İçeriğe geç

“Ne Eksiğin Var Ulan”

    Çocuklarla ilgili bazı sorunlar yaşanıyor şu anda. Daha önce çok gözümüze çarpmadığı kadar okullarda olaylar, akran zorbalığı konusu ve bunun aslında adli suça dönüşmüş hallerini duyar olduk.

    Önceden çocuklar arasında basit uyuşmazlıklar, kavgalar, güç savaşları, kısmen cinsel suçlar ve büyük ölçüde yetişkinlere tepki ve buna bağlı olarak ortaya çıkan mala zarar verme gibi sorunlar vardı. Bu arada bunlar halen devam ediyor, ortadan kalkmış değil tabii ki ama bana görünen, sanki işin şekli çok farklı bir hal almaya başladı gibi.

    Geçen günlerde şöyle bir okul olayı duydum: Lisede, üst sınıf kızlardan biri kantin sırasına galiba kendinden küçüklerin önüne giriyor. Küçük kızlardan bir tanesi buna itiraz ediyor ama durum değişmiyor. Daha sonra büyük kız aldığı sıcak çorbayı götürüp küçük kızın kafasına boşaltıyor. İşte bu yazının sebebi olan olay bu.

    İnsanların birlikte yaşayabilmesini birbirleriyle geçinebilmelerini sağlayan “empati” özelliği sanki bu çocuklarda artık kaybolmaya başladı gibi.

    Empati gelişmiş bir canlılık özelliğidir. Karşıdakini anlamayı onun yaşadıklarını içselleştirmeyi, hissettiklerini hissetmeyi
    Ve nihayetinde de öğrenmeyi sağlar. Yani düşen birini gördüğünüz zaman onun acısını anlamak için sizin de düşmeniz gerekmez. Kandırılmış birini gördüğünüz zaman onun gibi kandırılmanız gerekmez, anlarsınız ne hissettiğini. Evladını kaybetmiş birini gördüğünüz zaman onunla birlikte ağlamanızı sağlayan şey de budur.

    Türk Dil Kurumu, sözlükte empatiyi tek kelimeyle “duygudaşlık” olarak açıklamış. “Duygudaşlık” için ise “aynı duyguları paylaşma, kendini duygu ve düşüncede bir başkasının yerine koyabilme, empati” olarak açıklamış. Wikipedia’da ise “Empati, eşduyum ya da duygudaşlık, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir.” şeklinde açıklanmış.

    Empati becerisi fizyolojik olarak beyinde yeri olan bir özellik olsa da yaşayarak, yani üzerinde çalışmayla gelişen bir insan özelliğidir. Konuşmak gibi düşünebilirsiniz herkesin konuşma becerileri doğumundan itibaren belli seviyelerde var ama herkes topluluk önünde konuşamaz mesela veya bazen kendi derdini bile anlatmakta zorlanan insanlar görürsünüz. Dili var, dudakları çalışıyor, ses telleri çalışıyor, beyni de bir ölçüde çalışıyor ama kendi ihtiyacını bile dile getirmekte zorlanıyor… Demek ki eğitilmesi gereken bir alan… işte empati de böyle. Empati nasıl geliştirilir? En kısa açıklamam, sosyal hayat içerisinde bulunarak.

    Sonuçta bir adaya düştüğümüzde, yalnız başımıza yaşarken çok da empatilik durumlar ortaya çıkmıyor. Demek ki bize başkalarının da olduğu bir ortamda empati gerekiyor. O zaman bu işin eğitimi de başkalarıyla birlikte mümkün.
    Başka insanlar olacak, o insanlarla uyuşmazlıklar yaşanacak, çözümler üretilecek, bazen istediğin şeyden vazgeçeceksin, bazen istemediğin şeyler yapacaksın bazen mutlu edeceksin bazen üzeceksin…

    Hepimizin hayatı böyle değil miydi zaten? İşte şimdi, Z kuşağı diye adlandırdığımız seviyeden sonrasında ne isim veriyorduysak, bir önemi yok muhtemelen 3-5 senede bir artık kuşak değişir yaklaşım değişir hatta espri anlayışı bile değişir durumda hepsine isim vermeye uğraşmaya gerek var mı bilmiyorum, onlarda eksik kalan şey bu.

    Bu saydığım özellikler normalde tabii ki iletişim kurmak için de birlikte yaşamak için de gereken şeyler ancak empati kabiliyetinin beyinde gelişebilmesi için küçük yaşlardan itibaren olması gereken ortam nitelikleri de bunlar.

    Çorba olayına dönersek:

    Çok ilginç değil mi? Böyle bir hareketi yapmak ya büyük cesaret ya büyük aptallık ama her durumda sonuçlarını umursamamak demek.

    Açıkçası böyle bir hareket televizyonda gördüğümüzde, filmlerde, dizilerde acayip bir güç gösterisi, acayip karizmatik bir intikam hareketi.

    Karizmatik derken bunu övdüğümden değil ama imrenilecek bir güç gösterisi olması sebebiyle söylüyorum.

    Şimdi, bu çocuğun ya kaybedecek bir şeyinin olmaması ya sonuçlarını bilmiyor olması ya da başına gelecekleri öngöremeyecek kadar aptal olması seçeneklerini düşünüyorum da hiçbiri doğru gelmiyor.

    Bir lise öğrencisinin böyle bir güç gösterisine ihtiyacı yok öncelikle, mafya babası değil, çete başkanı değil. Kaybedecek bir sürü şeyi var. Zaten okuldan atmışlar, eğitim hayatında büyük bir yara almış oldu. Bu, yarın öbür gün daha çok şey kaybetmesine sebep olabilecek bir gelişme. Demek ki kaybedecek şeyleri de varmış. Bunu öngöremeyecek seviyede mi? Lise öğrencisi böyle bir hareket yaptığında bunun disiplinden adliye pek çok sonucu olacağını, yani net alacağı cezayı bilmese de bundan dolayı ceza alacağına bilmiyor olabilir mi? Bu da mantıklı değil biliyor olmalı. O yaş ve sınıf seviyesine gelebildiyse zihinsel olarak bir dezavantajdan da bahsedilmez herhalde.

    Böyle bir davranışı kimden bekleriz mesela? Özel eğitim çocuklarından bekleyebiliriz ya da daha küçük çocuklardan 2 yaş 3 yaş ama bu bir lise öğrencisi.

    İşte baktığımda gördüğüm tek eksiklik empati kabiliyeti.

    Bu çocukların yetişme şekline baktığımda; sosyal hayatta zayıflar, özellikle gelir seviyesi orta ve üst ailelerde yetişenlerde, dizleri kanamıyor, karınları acıkmıyor, kayıplarının acısını yaşamadan telafileri yapılıyor… Yani birilerinin bu durumlarını anlamaları için hiçbir sebep ortaya çıkmıyor.

    Arkadaşları ile okul dışında etkileşimleri çok zayıf, okulda zaten sınırlı, nispeten kontrollü. Yaşadıkları en büyük çatışmalar ya sosyal medyada ya oyunlarda ve kimsenin kimseye etki edemediği, gözünün içine bakmadığı, yüzünü görmediği, dolayısıyla karşısındakinin acısını anlamak zorunda olmadığı ortamlarda…

    Bununla ilgili bir deney vardı, okumuşsunuzdur: İnsanları, bir düğmeyi çevirerek başkalarına elektrik şoku vermeleri için yönlendiriyorlar. Özetle, şok verilen kişiyi görmeden şok verenler çok daha yüksek voltajları tercih ediyor…

    İşte neredeyse yaşadığımızın temeli buna dayanıyor: O kız daha önce hiç sıcak çorba ile yanmadı ki! Muhtemelen sadece acı verdiğini biliyor. Cesaret için gereken psikolojik altyapısı da bu tür davranışların güçlü gösterdiği oyunlar, yakın çevre, televizyon gibi mecralarda oluşmuştur.

    Sahneyi gözümde canlandırabiliyorum: Muhtemelen pis bir gülümseme ile kendinden emin bir şekilde gidip öteki kızın başından aşağıya çorbayı boca etmiştir. O an hissettiğini bile hissedebiliyorum, görmeden hem de… Çünkü empati kabiliyetim var. Aynı empati kabiliyetim çorbanın kafasına döküldüğü kızın da hissettiğini hissetmemi sağlıyor ve böyle bir şey yaşamak istemiyorum, böyle bir şey yaşamak istemediğimi gayet net hissediyorum. Gözlerimi kapattığımda sanki yaşamışım gibi hissediyor ve biliyorum. Bu sebeple kimsenin başından aşağı kolay kolay kaynar çorba dökmeyeceğimi söyleyebilirim.

    İşte geldiğimiz noktada çocukların bu konuda deneyimleri, tecrübeleri hatta stajları, simülasyonları… Adına ne derseniz deyin, eksik.

    Peki ne yapmak lazım? Öncelikle çocukların cennette değil dünyada yaşadığını unutmayıp hayatlarını cennete çevirmeye çalışmamak lazım. Bu zaten çocuklarım gelişimi için de gereken bir davranış biçimi. Yani hiç yürümek zorunda kalmayan hep kucakta, elden ele dolaşan çocuğun yürümeyi öğrenememesi gibi ve yürümeyi öğrenebilmesi için düşmesini de, bazen yaralanmasını da göze alıyor olmamız gibi hayatının her kademesinde bunlara müsaade etmek gerek. En özeti bu.

    Çocukların küçüklerle de büyüklerle de yetişkinlerle de etkileşimde olmalarını sağlamak, istemedikleri şeyleri de gerekli olduğu için yapmalarını sağlamak, karşılıklı sorumlulukların göz ardı edilmemesini sağlamak… Uyuşmazlık ve çatışmalar yaşamak ama bunlara karşı yetişkinliğin avantajlarını kullanmadan, gerektiğinde onların kazandığı şekilde sonuca ulaşmak… Yani insana insan muamelesi yapmak tek doğru hareket.

    Benim bakış açımda çocuk yetiştirmek kitaplar okuyarak, eğitimler alarak, yapay eğitimlerle zaman harcayarak yapılması gereken bir eylem değil. Yalnızca doğru insan olarak ve çocuğa da insan muamelesi yaparak her şeyin yolunda gideceğine inanıyorum ve deneyimlerim de bunu doğruluyor.

    Bu arada konuyu şekillendirdiğimiz vaka özelinde son bir değerlendirme yaparsak; üzerine çorba dökülen çocuk artık bunun ne demek olduğunu ve sonuçlarının hem döken hem dökülen için nasıl olduğunu biliyor. Bir tarafı yaşadı diğer tarafı gördü…Peki ya çorbayı döken?