Aslında “hayat bir sınavdır” sözüne aşina olsak da sınavlar çok sevdiğimiz uygulamalar değil. Tabii bu hayattan zevk almamıza her zaman engel olmuyor. Ucunda cennete ulaşacağını bilen için keyif cehenneme ulaşacağından emin olan için ise pervasızlıkla sonuçlanan bir ömür… Neyse ki şu an konumuz bu değil. Bu yazının konusu geçen hafta açıklanmış olan LGS sınavı ve muhtemelen 2 hafta sonra açıklanacak olan YKS sınav sonuçlarının günlük hayatımızdaki etkileri.
Rekor sayıda birincinin çıktığı ancak katılımcıların sonuçlar açıklanana kadar çok da birinci beklemediği ilginç bir sınav tablosu.
Benzer bir durumu YKS için de bekliyoruz, merak ve heyecan içindeyiz.
Ben de öğrencilerle birlikte, onların girdikleri sınavların ne olduğunu nasıl olduğunu o sürecin nasıl işlediğini nelerin nasıl değiştiğini görebilmek için her sene YKS sınavına giriyorum. Malum yaşımdan dolayı LGS yi test etmem mümkün değil ama YKS’ye her yıl mutlaka giriyorum. Halihazırda bir özel üniversitenin de %100 burslu öğrencisiyim belirteyim. Bunu hava atmak için değil de sınav tecrübemi göstermek için söyleme ihtiyacı hissediyorum.
Her girdiğim sınavdan sonra bendeki duygu şöyle şekilleniyor:
- Bu kadar enteresan soruyu bu çocuklar neden çözebilmek zorunda?
- Bu soruları çözebilmek için bu çocuklar nasıl bir hazırlık sürecinden geçiyor?
- Bu sorulara cevap görebilenler mi hayatta daha başarılı verememiş olanlar mı?
- Bu sorulara cevap verebilmek için nelerden vazgeçtiler acaba? İleride bunun pişmanlığını yaşarlar mı?
ÖSYM de zam yaptıkça aldığı paranın hakkını vermek için herhalde daha ilginç sorular soruyor. Benim durumumda eğlenceli ama gelecek kaygısıyla belki de aile baskısıyla çevre baskısıyla o sırada oturan bir çocuk için çok can sıkıcı olmalı.
Bir sınav neden yapılır?
Normalde bir sınavın sunmamız gerekenlerin yol haritasını belirlemek, sunduklarımızın geri bildirimini almak, metodumuzun verimini ölçmek gibi amaçlara hizmet etmesi gerekir.
Bir çocuk özelinde örneklemek gerekirse:
- Çocuğu okula almadan bir sınav yaparız ki düzeyini anlayalım ne bilip bilmediğini görelim kendisi seviyesindeki bir sınıfa yerleştirelim, biz öğretirken o da öğrenirken sorun yaşamasın.
- Aynı çocuğa, öğrettiklerimizin ne kadarını öğrenebildiğim görmek için sınav yaparız. Böylece eksik kalan kısımları tamamlarız ve belli bir düzeyde kalmasını sağlarız.
- Bütün sınıfa sınav yaparız ve öğretip öğrenemediğimizi, Uyguladığımız metodun işe yarayıp yaramadığını ölçeriz, gerekiyorsa metodumuzu değiştiririz.
- Son olarak da genel değerlendirme ve çocuğun elde ettiği seviyeyi anlamak için kapsamlı bir sınav yapar durum değerlendirmesi hazırlarız.
Yani sınavların normalde olması gereken işlevleri bunlardan ibarettir.
Biz de ise sınav bir eleme aracı olarak kullanılmaktadır. Sınavın eleme değil de değerlendirme aracı olması gerekir oysa. Düşünsenize hayat üniversite sınavı gibi bir sınav olsa belli bir kontenjan sadece o sınavda başarılı olup cennete ulaşacak olsa nasıl bir dünya ortaya çıkardı?
TDK’ya göre “sınav” şöyle tanımlanıyor: Öğrencilerin veya bir işe girmek isteyenlerin bilgi derecesini anlamak için yapılan yoklama; imtihan.
İkinci anlamı ise daha ilginç “Direnme, dayanışma, güç gerektiren, sonuçta bir deneyim kazandıran zor durum”. Örnek cümle de şu: Evliliğin ilk yılları bir sınavdır.
Velhasıl bizim sınav dediğimiz ve çocukları yıllarca hazırlamaya çalıştığımız olay sınav değil. Bunun ne olduğuyla ilgili yine TDK ya başvuralım. “Yarışma” aradığımız kelime:
1. isim Yarışmak işi; müsabaka.
2. isim Bilgi, yetenek, güzellik, spor vb.nde üstünlüğünü göstermek için yarışmak işi; yarış, yarışım, konkur.
3. isim, ticaret ► rekabet.
4. isim Başkalarından üstün olmaya çalışma.
Nasıl anlamlar? Şimdi biraz daha yerine oturmuştur çocukların başına gelenin ne olduğu.
X,Y,Z,W,T,F,J… Adına ne derseniz deyin kuşaklardan bağımsız olarak insan olmanın getirisi adaleti ihtiyacı. Daha da önemlisi yalnız yaşayamayan insanın ihtiyacı adalet mekanizmaları.
Biz bu mekanizmaları zaten yarım yamalak işlerken bozduğumuz için, o bozma sürecinde de birbirimizi kandırarak işi uzattığımız için, fakat geldiğimiz devirde artık yeni çocuklar bunlara kanmadığı, bir şeyleri iyileştiriyormuş gibi yaptığımıza onları inandıramadığımız için çatışmaya başladık sanıyoruz.
Bana öyle geliyor ki yakalandık!
Bu çocukları etiketlerken özgüvensiz, asosyal, beceriksiz, hevessiz, enerjisiz… vesaire diye nitelendirdik. Bakmayın çoğul konuştuğuma, kendimi de içine katıyor gibi olsam da çoğu kısmına katılmadığım yakıştırmalar. Daha doğrusu bunları bazı şeylerin sebebi değildi sonuncu olarak tespit ettim. Sınavlar özelinde bakınca mesela hevesiniz olmaları, hedefsiz olmaları yaşadıkları ortamın etkileşimde oldukları yetişkinlerin onları düşürdüğü bir durum olarak görünüyor.
Yanlış hatırlamıyorsam ilk defa üniversite sınavına girdiğimde, ilk defa bir sınav soruları çalındığı için İptal edilmişti ve tekrar sınava girdik. Küçüktüm tabi çok kıyamet koptuğunu hatırlamıyorum muhtemelen de kopmamıştır. Ne yaptık bununla ilgili? Efendi efendi bir sonraki sınava girdik çıktık. Uzun yıllar bu konuda bir tedbir alındığını hatırlamıyorum. Yakın zamanda öğrendik ki sorular hep çalınıyormuş, birileri hep yarışa bitiş çizgisinden başlıyormuş. Biz yine bir şey yapmadık. Sağ olsun ÖSYM artık sınava, otobüs kartı araba anahtarı kolye falan almayarak sorunları çözdü. En azından onlar böyle bir adım atmış oldu, kopya önlemi olarak.
Ama işte tam da burada nüans şu: bizim bu yaşımızda anca sorguladığımız durumu çocuklar o genç yaşlarında zaten sorguluyor ve diyorlar ki “bunca yıldır sınavlarda kopya çekilmiş değil ki, sınavdan önce sorular çalınmış. O zaman ben niye otobüs kartımda sınava giremiyorum?”
Bu sorunun bu şekilde çözülmeyeceğini çocuklar artık biliyor. Ve bunu bizim gibi safça yorumlamıyor, bunun art niyetli bir gösteri olduğundan eminler. Dolayısıyla o gösterinin bir parçası olma hevesinde de değiller. Biz de bunu hevesleri yok, hayalleri yok enerjileri yok diye yorumluyoruz ne kadar saçma ve bencilce ve anlamadan uzak…
Pandemide hatırlarsınız, hava yoluyla bulaşan virüsten korunmak için zaten sokağa çıkmak yasakken bazı belediyeler sokakları sabunlu suyla yıkıyordu. Çarşaf çarşaf haberleri yapılan bir etkinlik… hiçbir anlamı yok hiçbir etkisi yok ama en doğru hareket etmiş gibi sunuluyor foşur foşur haberi yapılıyor… Biz dalga geçtik biraz kızdık biraz eğlendik konuyu kapattık ama çocuklar için güvenilmez yetişkin etkinliklerinden bir tanesi daha olmuş oldu. Bu basit bir örnek onların hayatın o kadar etkilemeyen. Siyaset, ekonomi, din, hukuk, para, yatırım, eğlence, özgürlük, güvenlik… Ve daha nice alan ve kavram bizim ergenliğimizin kapsama alanı dışındayken bu çocuklar bu kavramlarla birlikte yaşıyor ve neyin nereden nereye geldiğini izliyor yorumluyor. Ne yazık ki bunların onların hayatına ne kadar etki ettiğini ne kadar önemli konular olduklarını ve hakim konumdakilerin bunları nasıl kullandığını çok net görüyorlar. Zaten o yüzden artık umutsuz, isteksiz, hevessiz görünüyorlar.
Düşünsenize çocuğa vaadimiz eğer yıllarını heba eder, keyfine bakmadan geçirir, isteklerini erteler, hatta belki sağlığını bozarsa bir ihtimal işe yarayan bir bölüm okuyup, hatta bölümün işe yaraması bir ihtimal ve onu kazanabilmesi başka bir ihtimal, okuyup bitirebilmesi ise başka bir ihtimal, Sunucunda da iş bulması başka bir ihtimaller silsilesi… Çok cezbedici görünüyor mu? Şu anki aklınızla size böyle bir vaat ile gelecek perspektifi sunsam bir daha benimle görüşemezsiniz bile, arkadaşlık bile yapmazsınız. Oysa çocuklardan bunun için yanıp tutuşması bekliyorsunuz.
Tüm bu yarışma sürecinde bir de yarışın başladığı mı bittiği mi belli olmayan adına sınav dediğiniz etkinlikler yapıyorsunuz. Her yıl daha kötüye gidiyor olmasına rağmen daha çok birinci çıkabiliyor.
Bizce çok çalışmış, zorlu süreçlerin farkında oldukları için çok emek vermiş ve daha iyi sonuçlar elde etmiş daha çok kişi olabilir. Neden olmasın ki? Geçen yıl 500 kişinin birinci olduğunu görüp gaza gelen bir kısım iyi öğrenci daha sıkı çalışıp daha iyi sonuçlar elde etmiş olabilir.
İşte bizim böyle yorumladığımız mevzuyu çocuklar öyle yorumlamıyor. Öyle yorumlamadıkları için seneye makas daha çok açılacak. Belki daha çok birincimiz olacak ama dipteki yığılma da daha çok artacak. Daha inançsız daha umutsuz daha isteksiz çocuk sayısındaki artışı bu sınavlarla doğrudan ölçüyoruz ama düşen netlerle bu yoruma ulaşmak mümkün. Yarışta hile olduğunu düşünürseniz ve bu hileyi siz yapmıyorsanız koşmazsınız. İyi değil siz yapıyorsanız da konuşmanıza gerek yok. Hile yapılmıyorsa ama hile yapılıyor olduğunu düşünürseniz yine koşmazsınız.
Pek çok durumda şu an bunu yaşıyoruz gibi görünüyor. Sınavlarda böyle daha doğrusu yarışmalarda, ticarette böyle, hatta piyangoda bile… Artık iki arkadaş tavla oynarken bile zararlara güvenmekte zorlanıyor.
Algılarını düzeltemediğimiz takdirde durumu da değiştiremeyeceğiz. Ama geldiğimiz noktada çocuklar da durumu değil algılarını değiştirmeye çalıştığımızın farkında… İnandırıcılığımız yerlerde sürünüyor velhasıl.
Böyle bir ortamda çocuklar bağ kurmak istemiyor en azından yetişkinlerle bağ kurmakta zorlanıyor. Pardon, yetişkinlerle bağ kurmakta zorlanıyorlardı. Sınav şaibeleri yüzünden kendi aralarında da bağ kurmakta zorlanacaklar artık. Birincilere kim arkadaş olacak ki? Birinciler birbirleriyle bile arkadaş olmak da zorlanacaklar, güvenmedikleri için. Ama en alt seviyedekiler gönül rahatlığıyla birlikte olacak, birbirlerine inanıp güvenip birlikte yol alacaklar. Belki birlikte yaramazlık yapacaklar ama o birlikteliğin tadına varacaklar. Başarı kaygıları olmayacak ama bir bütünde bir parça olacaklar, kabul edilmeyi ve ait olmayı keyifle deneyimleyecekler. Birincilerin bu ortamda, bu adaletsiz ve hileli imajı doygun ortamda kolay elde edemeyeceği şeyler bunlar.
Bir sürü zincirleme reaksiyona sebep olduk yıllardır. Hani bozmak kolaydır, kısa sürede bozulur, yapmak uzun sürer ya; biz uzun süredir bozuyoruz yapmak çok çok daha uzun sürecek. Acele etmek lazım başlamak için.
Bazı derleme bilgileri de vereyim de okurken sıkılanların havası değişsin:
1. Temel Bilgiler ve Sonuçlar:
- Sınav Tarihi: 1 Haziran 2025 Cumartesi.
- Sonuç Açıklanma Tarihi: 26 Haziran 2025 (MEB resmi duyurusu).
- Katılım: 1.2 milyon+ öğrenci (2024’e göre %3 artış).
- Sınav İstatistikleri:
- Matematik Ortalama: 6.2/20 (2024: 4.5) → Hafif artış.
- Fen Ortalama: 10.1/20 (2024: 9.8).
- En Yüksek Puan: 500 tam puan alan 42 öğrenci (2024’te 34’tü).
2. Sınavın Zorluk Analizi:
- Matematik: Uzun paragraflı ve gerçek yaşam problemleri ağırlıklı. Öğrenciler “zaman yetmedi” vurgusu yaptı.
- Türkçe: Anlam bilgisi ve eleştirel okuma soruları öne çıktı. Grafik yorumlama içeren sorular dikkat çekti.
- Fen Bilimleri: Deney tasarımı ve veri analizi soruları arttı. Biyoloji bölümü beklenenden kolaydı.
- Din Kültürü: Metin yorumlama ağırlıklı, tartışmalı bir soru iptal edildi (NTV Haber).
3. Yeni Trendler ve Değişimler:
- “Okul Puanı Etkisi”: MEB’in okul başarı puanını yükseltmesi (proje ve portfolyo vurgusu), sınav stresini azalttı.
- Tercihlerde Yönelim:
- Meslek Liselerine Artan İlgi: Özellikle dijital tasarım, yapay zeka atölyeli okullar öne çıktı.
- Proje Okulları: STEM odaklı Anadolu liseleri (İstanbul Atatürk Fen, Ankara Ayrancı Anadolu) taban puanları %7 arttı.
- Kontenjan Artışı: 186 yeni Anadolu lisesi açıldı, özel okul kontenjanı %12 genişletildi.
4. Tartışmalar ve Eleştiriler:
- Sınav Süresi: 80 soru için 155 dakikanın yetersiz olduğu, özellikle matematikte öğrencilerin %68’inin son 10 soruyu boş bıraktığı belirtildi.
- Soru Kalitesi: TÜBİTAK tarafından hazırlanan fen sorularının “müfredat dışı” olduğu iddiaları (Hürriyet Eğitim).
- Eşitsizlik: Köy okullarındaki öğrencilerin “deney temelli fen sorularında” dezavantaj yaşadığı raporlandı.
5. Başarılı Öğrenci Profili:
- Yüzde 1’lik Dilim: 12.500+ öğrenci (2024’te 11.200’dü).
- Kız Öğrenci Dominansı: En yüksek puan alan öğrencilerin %61’i kız öğrencilerden oluşuyor.
- Dijital Kaynak Kullanımı: Başarılı öğrencilerin %89’u MEB’in ücretsiz platformu “EBA Akademik Destek”ten faydalandı.
6. Gelecek Projeksiyonları:
- 2026 LGS’de Değişiklik: MEB, açık uçlu soru ve proje temelli sınav modeli üzerinde çalışıyor.
- Rehberlik Vurgusu: Psikolojik danışmanlar, “sınav kaygısı” yerine “kariyer planlaması” odaklı çalışmaların artacağını belirtiyor.
- Bunların yapılabilirliği hem girişte hem de eğitim süreci boyunca pek çok ölçüm ve değerlendirme sürecinde büyük değişiklikler gerektiriyor.
- Hazırlanarak girilen hiçbir sınav bizim işimize yaramayacak, yarışmadan öteye gitmeyecek. Bu bilince ulaşılacağı günler elbet gelecek.
